YEÞÝL VADÝDE HASAT ZAMANI... Ýþte, Mehmet Yaþin'in anlatýmýyla Yeþil vadide hasat zamaný...
01 Haziran 2009 Pazartesi
Hasat mevsimi çay hasadýyla baþladý. Rize'nin zümrüt yeþili tepelerinde bugünlerde hummalý bir faaliyet var. Önce sýrtlardaki sepetler sonra da bohçalar yeni sürgünlerle doluyor. Ama ne bir coþku ne de bir sevinç var. Hükümetin verdiði fiyat kalpleri kýrmýþ, yüzleri asmýþ. Oysa hasat mevsimi bir þenlik deðil midir? Ýki hafta önce çýktýðým hasat gezisinde gördüklerimi, duyduklarýmý, yediklerimi sizlerle paylaþacaðým.
Baþka diyarlarda hasat mevsimi bir þenliktir. Üretici, zorlu geçen bir yýlýn
ardýndan, hasatta tüm yorgunluklarýn acýsýný çýkartýr. Ýçer, sarhoþ olur, dans
eder, kendinden geçer... Tüm bu eylemler, bir sevinç ve coþku içerir. Hasat
mevsimlerinde tüm bölgeye bir mutluluk hakim olur. Herkesin yüzü güler, herkes
neþelidir, kalplerde dostluklar yeþerir.
Biz de ise hasat, ürün kaldýrmaktan öte pek bir anlam taþýmaz. Hatta hasatta
öfkeler daha da kabarýr. Çünkü üretici ürününün deðerini alamamaktan þikayet
eder. Zamlardan yakýnýr. Protesto olsun diye bir yýllýk emeðini yollara döker.
Bizim hasatlarda bir hüzün hakimdir hep. Aslýnda düðünler hep hasada denk gelir.
Üründen gelen para ile yeni yuvalar kurulur. Þarkýlar söylenir, müzikler
çalýnýr, oyunlar oynanýr... Hepsi bu kadar. Hasadýn neþesi düðünle sýnýrlýdýr.
Karpuz güzeli seçilse de, kayýsý festivali yapýlsa da, sarýmsak için eðlenceler
düzenlense de, bizim üreticimiz, þenliðe pek açýk deðildir.
Türkiye'de iki hasat kendini biraz hissettirir. Bunlardan biri üzüm hasadýdýr.
Aðustos sonunda Bozcaada þenlenir. Sokaklar müzik sesleriyle dolar. Her köþede
çiftler dans ederek fýsýldaþýr. Þarap þiþeleri elden ele dolaþýr. Ada, günler
boyu þen kahkahalarla çýnlar durur. Gönül ister ki Türkiye'nin “Bordeux” su
sayýlan Denizli'nin Güney ilçesinde de, Çeþme'de de, kýymetli üzümlerin
yetiþtirildiði Saroz'da da, Öküzgözü ile Boðazkere'nin diyarý Elazýð civarýnda
da bu þenlikler yapýlsýn.
Diðer þenlikli bir hasat da, kasým baþýnda yapýlan zeytin hasatýdýr. Ayvalýk
Ticaret Odasý'nýn ön ayak olduðu bu þenlikler de, Ayvalýk, özellikle Cunda adasý
Türkiye'nin dört bir yanýndan gelen zeytin severlerle dolar taþar. Tüm gökyüzü
zeytinyaðý kokar. Zeytin aðaçlarýnýn altýna masalar kurulur, lokantalarda
masalarý zeytinyaðlý mezeler süsler. Kadehler zeytin için kalkar. Oysa, daðý
taþý zeytin aðacý ile kaplanmýþ Edremit Körfezi'nde, Gemlik'te, Milas'ta ya da
tüm Ege sahillerinde hasat zamaný çýt çýkmaz nedense. Veya çýkar da biz
duymayýz.
Üzüm ve zeytin hasadýna bu yýl bir de “Çay Hasadý” eklendi. Lipton firmasýnýn
öncülük ettiði bu þenlikte yemekler yendi, müzikler dinlendi, bahçelerde çay
toplandý, yeþil cennetin tüm güzellikleri ile kucaklandý. Ýþte size bu hasadý
anlatmaya çalýþacaðým.
KULAÐIMDA SU SESÝ PENCEREMDE YILDIZLAR
Uçak Trabzon'a indiðinde Karadeniz kararmýþtý. Ne bir gemi ne bir ýþýk
görünüyordu uçsuz bucaksýz denizde. Sessizliðine bakýlýrsa sakin sakin uyuyordu.
Otobüs, kentlerle denizin arasýna giren kýyý yolundan süzülüp gitti. Trabzon'dan
çýkýnca kent ýþýklarý kayboldu. Karanlýk tepelerde, bir o yanda bir bu yanda göz
kýrpan köy ýþýklarýndan baþka her þey siyaha boyandý.
Otobüs, Çayeli'nde herkesin tanýdýðý Hüsrev'in önünde durunca, yolcularýn uykulu
yüzüne bir gülümseme yayýldý. Çünkü burada Türkiye'nin en lezzetli kurufasulye
yemeði piþiyordu. Ýspir'in köylerinden gelen þeker fasulyesinin þeker gibi tadý
herkesi mutlu etti. Yolcularýný yüklenen otobüs, Fýrtýna Deresi'ni soluna alýp
Ayder Yaylasý'na doðru týrmanmaya baþladý. Karanlýkta dereyi kimse göremedi ama
sesini herkes duydu, akýþýný düþledi.
Biz Ayder'e vardýðýmýzda yayla uykuya çekilmiþti bile. Yataðýma uzanýp su sesine
kulak verdim, yýldýzlara bakýp uzay düþleri kurdum, sonra kendimi huzurlu, yeþil
bir rüyanýn içinde buldum. Uyandýðýmda, güneþli bir güne günaydýn dedim.
Ayder'de ilk uyanýþým deðildi bu. Kimi zaman karlý, kimi zaman sisli, kimi zaman
yaðmurlu günlerle de selamlaþtýðým olmuþtu bu cennet yaylada.
Pencereden Ayder'e baktým. Yeþilin binalar tarafýndan nasýl kemirildiðini bir
kez daha gördüm. Önüne gelen, aklýna estiði gibi bir bina kondurup, yaylanýn
ölüm fermanýna imzasýný atýyordu. Bu çirkin binalarý yapanlar, yeþil bitince
buraya kimsenin gelmeyeceðini bilemeyecek kadar aymazlardý. Ayder'den aþaðýya
doðru inerken Fýrtýna Deresi'nin tüm öfkesini görebiliyordum artýk. Derenin
baþlangýcý Kaçkar Daðý'nýn kuzey yamaçlarýna kadar uzanýyordu. Daðýn çeþitli
yamaçlarýndan kopup gelen Durak, Hemþin, Hala, Polovit, Elevit, Tunca dereleri
birbirleriyle kucaklaþýp, öfkesi, þýrýltýsý, köpüðü hiç dinmeyen Fýrtýna
Deresi'ni oluþturmuþlardý. Bir kolyeyi andýran asýrlýk köprüler, derenin iki
yakasýný bir araya getiriyordu.
VADÝM O KADAR YEÞÝL KÝ
Fýrtýna Vadisi yeþilin her tonundan nasibini almýþtý. Kýzýlaðaçlar, kayýnlar,
ladinler, meþeler, kestaneler, gürgenler, köknarlar, þimþirler kümelenmiþ, bir
kardeþ gibi sarmaþ dolaþ olmuþlardý. Ormanlarýn bittiði yerler Alpin
çayýrlýklarýyla kaplanmýþtý. Daha eteklerdeki boþluklarda ise çay bahçeleri
yerini almýþtý. Bu yeþil cennet, Dünya Doðayý Koruma Vakfý (WWF) tarafýndan acil
korunmasý gereken yüz ormandan biri seçilmiþti.
Ziyaret edeceðimiz çay fabrikasý, derenin denizle kucaklaþtýðý yerdeydi.
Fabrikada çayýn baþýna gelenleri izledim: Yeþil yapraklar kuruyor, kesiliyor,
saplarýndan ayrýlýyor, akýyor, dönüyor, dökülüyor ve sonunda tavþan kaný olacak
kývama geliyordu. Çay yapraðýnýn öyküsünü, çay tadýmýnýn inceliklerini
öðrendikten sonra öðle yemeði için tekrar daða týrmandýk, derenin kýyýsýndaki
Osmanlý Restoran'da mola verdik: Kuymak, karalahana sarmasý, alabalýk, fasulye
turþusu, süzme yoðurt, kestane balý, Laz böreði... Biz yemek yerken dere gümbür
gümbür akýyor, karþýdaki dik yamaçlarda, sýrtlarýndaki sepetlerle kadýnlar çay
kesiyordu.
Karnýmýz doyunca biz de bir bahçeye gidip, hasata katýldýk. Bahçeye daðýlmadan
önce üreticilerle horon teptik, tulumdan çýkan müziðe eþlik ettik. Kadýnlar bize
makasýn nasýl kullanýldýðýný öðretti. Ben makasý elime almadým. Hasadý
parmaklarýmla yapmaya karar verdim. Çünkü dünyanýn bir çok yerinde çayýn iki
buçuk yapraðý, “balýk yapraðý”na zarar vermeden parmakla toplanýyordu. Bunun
nedeni, hem sadece kaliteli yapraklarý koparmak hem de balýk yapraðýnýn hemen
altýndaki gözlerden yeni sürgünlerin çýkmasýna fýrsat vermekti. Bu usulde
tarlanýn ürünü daha bereketli oluyordu. Oysa makasla yapýlan hasatta bu özen
gösterilmiyordu.
Bir yandan iki buçuk yapraklarý topladým, bir yandan da üreticilerin bu yýl
verilen fiyat konusundaki þikayetlerini dinledim. Çoðu çay bahçelerini sökmekten
bahsediyordu. Her yýl ayný öfke dillendirildiðini, yarýn seçim olsa yine ayný
hükümete oy vereceklerini bildiðim için gülüp geçtim. Hatta, “Baþbakan sizin
hemþeriniz deðil mi” diyerek öfkelerini biraz da ben kabarttým. Hasat, güneþ
batýnca sona erdi. Ayder'e döndüðümüzde çocuklar kadar þendik. Giyinip, süslenip
akþam yemeðinin yeneceði mekana geldik. Ýçeri girince gördüklerim karþýsýnda
þaþýrýp kaldým. Kolalý beyaz örtülerin örttüðü masalar, gümüþ þamdanlarla
süslenmiþ, þýk tabaklarýn yanýna gümüþ çatal býçaklar sýralanmýþ, þarap
kadehleri yan yana dizilmiþti. Sanki burasý Ayder'de mütevazý bir otelin
restoraný deðil de, Ýstanbul'da çok þýk bir lokantaydý. Mönüyü ise dünyaca ünlü
Four Seasons oteller zincirinin tek Türk executive þefi Mehmet Gök ve ekibi
hazýrlamýþtý. Ünilever'de Gýdadan Sorumlu Baþkan Yardýmcýsý Mustafa Seçkin,
yaptýðý konuþmada bu ünlü þefi yaylaya gelmeye nasýl ikna ettiðini anlattý.
Mehmet Gök, malzemeleri Çamlýhemþin pazarýndan almýþtý. Mýsýr çorbasý, Rize
çayýnda marine edilmiþ somon, taze çay filizli risotto, kaldýrýk otu ve
karayemiþle piþirilmiþ levrekten oluþan mönüyü, Çamlýhemþinli garsonlar kentli
meslektaþlarýný aratmayacak maharette servis etti. Ayder, Ayder olalý böylesine
lezzetli ve þýk akþam yemeðine ilk kez þahit oluyordu.
ÇAY ÝÇME REKORTMENÝYÝZ
Son günümüzde Çamlýhemþin'in merkezindeki konaklarý gezdikten sonra, dere
kýyýsýndaki bir kahveye oturduk. Mustafa Seçkin, burada bize çayý anlattý. Çay
yapraðýnýn, Çin imparatorunun fincanýna nasýl düþtüðünden baþlayýp, bugüne kadar
geldi. Mustafa Seçkin, çay tüketiminde dünya birincisi olduðumuzu, günlük
tüketimin kiþi baþý dört bardaða ulaþtýðýný, nüfusun yüzde 96'sýnýn her gün çay
içtiðini, 2008 yýlýnda toplam çay pazarýnýn 103 milyon lira olduðunu bir bir
sýraladý.
Yaylanýn havasý, suyu ve çayý insaný acýktýrýyordu belli ki! Öðle yemeðini,
Çamlýhemþin'in hemen giriþindeki Ýbo'nun Yeri'nde yedik: Süzme yoðurt, nohutlu
karalahana yemeði, fasulye turþusu kavurmasý, ýspanak kavurmasý... Ýbo ve karýsý
öylesine lezzetli yemekler yapmýþlardý ki, yemekleri yerken damaðýmýn
çatladýðýný hissettim.
BAHARIN AVANTAJLARI
Akþam yemeðinde de Akçaabat'ta Nihat Usta'nýn köftelerinin tadýna bakýp,
biraz kilo almýþ, çok mutlu olmuþ, çay konusunda bilgilenmiþ, bol bol eðlenmiþ
olarak Karadeniz'e veda ettim. Sanýrým gelecek yýl yapýlacak çay hasadýný dört
gözle bekleyeceðim.
Bu arada yazýyý okuduktan sonra bölgeye gitmek isteyenlere bazý önerilerim
olacak. Bu mevsimde Karadeniz'in yaylalarý yaðmurlu olur. Bölgenin yaðmuru öyle
çiseleyen cinsten deðildir. Bardaktan boþanýrcasýna yaðar, bir anda sizi
sýrýlsýklam ediverir. Onun için sýrt çantanýza bir yaðmurluk koymayý ihmal
etmeyin. Eðer meraklýysanýz yaylalar trekking için biçilmiþ kaftandýr. Çýkýþlar,
iniþler, orman yollarý, dere kenarlarý derken mesafeleri unutup gidersiniz. Bu
mevsimde her yer çiçeklerle bezenir. Baþta bülbüller olmak üzere, üreme
dönemindeki ötücü kuþlar en güzel þarkýlarýný söyler. Gezinizin çiçekleri, ötücü
kuþlarý tanýmak için vesile olmasýný istiyorsanýz yanýnýza Doða Derneði'nce
yayýmlanan cep rehberleri almanýzý öneririm. Bir de yaylalarda geceler bu
mevsimde serin olur. Gece karanlýðýnda çimenlerin üstüne uzanýp, yýldýzlarý
seyrederken üþütebilirsiniz. Bavulunuzu veya çantanýzý yaparken bu uyarýmý göz
ardý etmeyin.
Bölgeyi bilenler size, Ayder Yaylasý'nda turizm mevsiminin 15 Temmuz'da
baþladýðýný söyleyecektir. Yanlýþ sayýlmaz. Yaðmurlar bu dönemde azalýr. Ama o
tarihte tatilciler, Karadeniz'in tüm piknikçileri Ayder'in ve diðer yaylalarýn
yolunu tutar. Festivaller birbirini izler. Yýl boyunca ýssýzlýðý yaþayan
yaylalar kalabalýklarla dolup boþalýr. Kafanýzý dinlemek için gittiðiniz yeþil
cennette bir anda gürültüye boðulabilirsiniz... Seyahat planýnýzý yapmadan,
baharýn avantajlarýný da göz önüne almanýzý öneririm.
Maharetli fýrýncýlarýn görkemli konaklarý
Çamlýhemþin'in merkezinde, tarihi konaklarýn bulunduðu mahalleyi gezdik son
günümüzde. Yeþil tepelerde, yakýn doðanýn taþý ve ahþabý ile inþa edilen bu
muhteþem konaklar, doðayla ve birbirleriyle uyum içinde bir tabloyu
andýrýyorlardý. Göz alýcý iþçilikleri, zenginlik göstergesi büyüklükleri ile
tepeleri masal dünyasýna çeviriyorlardý. Tam kat yüksekliðindeki kapý kasalarý,
oymalý kapýlarý, çiçeklerle bezenmiþ derin pencere içleri, dýþ kapý
alýnlýklarýna resmedilen figürler insaný kýskandýracak kadar güzeldi.
Bu konaklarý, Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Kýrým, Moskova, Varþova hattýnda
çalýþan Çamlýhemþinli fýrýncýlar yaptýrmýþtý. Onlarýn torunlarý ise Türkiye'nin
en maharetli pasta ustalarý olup, ülkenin dört bir yanýna daðýlmýþtý.
Çay zindelik saðlar, depresyonla savaþýr
Araþtýrmacý John Bloefeld'e göre, çay Tao'nun ruhuna benzer. Kendiliðinden
akar, bir oraya bir buraya gider, zorlamaya direnir. Bloefeld, Çin metinlerinde
çaya atfedilen özellikleri þöyle sýralar: · Bütün uzuvlar kan dolaþýmýný
kolaylaþtýrýr, zindelik verir. · Depresyonla savaþýr, huzur verir. · Cildi
temizler, gerer, idrarý temizleyip boþaltýmýný hýzlandýrýr. · Metabolizmayý
yeniler, oksijenle doldurur, böylelikle kan yapar. Alkol, nikotin, yað gibi
zararlý maddelerin, toksinlerin atýlmasýný çabuklaþtýrýr. · Sümüksü salyalarý
engeller. · Genel olarak hazmý kolaylaþtýrýr, diþlerin dökülmesini engeller. ·
Yaz sýcaðýnýn verdiði sýkýntýyý hafifletir, üstelik susuzluðu da giderir.
Beklemiþ suyla çiçek sulanýr, çay demlenmez
Çay ne denli iyiyse, sert ve kireçli suya karþý o denli hassas bir tepki
gösterir. Yumuþak bir aroma, kireçli su tarafýndan adeta tutsak edilir. Su
þebekesi aracýlýðýyla evlerimize gönderilen öteki katký maddeleri, örneðin klor
ve flüor birer tat katilidir. Tuzlu su da çayý bozar. Bu yüzden çay severler
sularýný filtreden geçirir ya da iyi su satýn alýr. Ancak her ikisinin de
dezavantajlarý vardýr. Plastik bidonlardaki su, doðal olarak plastik tadýndadýr.
Cam þiþenin içinde olsa bile, bekleyen su bozulur. Bekleyen suyla çiçek sulanýr
ama çay demlenmez. Buna karþýlýk su filtrelerinde de elektrokimyasal sorunlar
ortaya çýkar. Onun için çay suyunu çaydanlýða kaynaðýndan doldurmak gerekir.
|